Hümanizm bir tarafsızlık çağrısıyla bizi değerlerimizi terk etmeye davet ediyor. Bilgimiz, inancımız, tavırlarımız; ona göre, geçmiş bir çağa ait yüklerdir, insanlığı parçalamakta ve çatışmaya sebep olmaktadır; kendisi ise bütün bunların ötesinde, tarafların dışında, bütünleştirici bir noktayı, evrenselliği temsil etmektedir. Bu çağrıyı yaparken lutûfkâr görünür, değerlerinizi tamamen terk etmenizi istemez, bağlarınızı gevşetmenizi ve üst sistem olarak kendisine teslim olmanızı yeterli bulur. Değerlerinizi “evrensel değerler” sistemine entegre eder, birer “kültürel motif” veya teferruat seviyesine indirgerseniz, uyum içinde yaşayabileceğinizi telkin eder. Her ne renginiz varsa kabul, ne de olsa insansınız, kimse bir “kusursuzluk” arayışı içinde değil, ama başka renklere karşı saygılı olmalı, onları kendinizle eşit kabul etmelisiniz. Size bir leke gibi muamele edilmesini istemiyorsanız, bir iki ton açılmalısınız, sınırlarınız flu olmalı, hatta mümkünse diğer renklerle karışmalısınız. İnançlarınız, aidiyetleriniz sistemin işleyişini aksatmamalı; sürtüştükleri noktalarda törpülenmeli, gerekirse kısmen silinmeli... Varlığı, hayatı, hadiseleri kendi dünya görüşünüz açısından anlamlandırma faaliyetiniz tahdit edilmiştir, bunlar sistemi tehdit etmektedir. Sistem içinde sizin bir “düşmanınız” olamaz mesela; özel, bireysel hayatınızın dışında, sizinkine taban tabana zıt değerleri, sizinkiyle çatışma halinde olan veya böyle bir potansiyeli bulunan aidiyetleri, kendinizinkiyle “eşit” görmeniz gerekir, gerçekliğinizin gerçekliğini budamalı ve bu kompartmanlar içinde yaşamaktan vazgeçmelisiniz. “İnsanlık mirası” tatlı bir şeydir, ama yeri müzedir. Modernite öncesine ait “hurafelerin” hayatı yönetmesine ve insanlığı bölmesine izin verilemez. Size göre “küfür” olanı da, imanınızla bir kategoride tutmalı ve onu da bir zenginlik saymalısınız. Hele hele ona savaş açmak!? Bütün bunlar sizin irrasyonel, sübjektif tercihlerinizdir; kişisel meselenizdir; toplumsal alana çıkarmak istiyorsanız, evcilleştirmeli, aşılarını yaptırmalı, tasmasını takmalı, kafesine kapatmalı ve sakın ola kimseyi “ısırmasına” izin vermemelisiniz. Hümanizmin mükemmel ötesi renksizliğine uyum sağlamalı ve mümkün olduğu kadar silikleşmelisiniz. İnsanlığın binlerce yıllık “deneyimi” ve de “tarihin laboratuvarı” göstermiştir ki işbu müktesebata teslim olmaktan maada kurtuluş çaresi yoktur.
“Filozof tuvali temizlemiş mi? Güzel… Belki şurada küçük bir petrol kuyusu vardır…”