Evvelîn çok hikmeti az söze teksif etmekte mahir imişler, az söyleyip çok anlatmayı tercih etmişler. Hal böyle olunca da yükte hafif, pahada ağır bir nice cevher olmuş, kervanların şarktan garba, garbdan şarka getirip götürdükleri. Ol hazineyi kâmilen bir yere cem etmek mümkün olmasa bile, şuracığa bir cevher pazarı açmaktan da aciz olmasak gerek. Buyurun efendiler, kimin kîsesinde, kimin küpünde ne varsa çıksın ortaya...
*
Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur
(Yahyâ Bey)
Hûbân-ı bî-vefâ gibi dehr-i desîse-bâz
YanıtlaSilNâz ehline niyâz eder, ehl-i niyâza nâz
(Cevdet Paşa'nın diye hatırlıyorum)
Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız
YanıtlaSilÂteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden
(Selimî)
Şeb-i yeldâyı muvakkitle müneccim ne bilir
YanıtlaSilMübtelây-ı gama sor kim geceler kaç saat
(Sâbit)
Berceste'ye girilse sahifeler kifâyet eder mi?. Ne demiş Râgıp Paşa; "Eğer maksud eserse mısra'-ı berceste kâfidir".
YanıtlaSilAmmâ bercestesiz de olmuyor ise sıradan dökelim etektekileri:
"Ceyş-i gamdan kande itsün ilticâ ehl-i niyaz
Kal'a-i himmetde Nâbî burç ü bârû kalmamış"
(Nâbî)
Dilde gam var şimdilik lutf eyle gelme ey sürûr
YanıtlaSilOlamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne
(Rasîh)
Ayağı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanın
YanıtlaSilZevk u şevk ile verir cân u seri döne döne
(Necâtî)
Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn
YanıtlaSilDerd çoh hem-derd yoh düşmen kavî tâli' zebûn
(Fuzûlî)
Âşıka ta'n etmek olmaz mübtelâdır neylesin
YanıtlaSilÂdeme mihr ü muhabbet bir belâdır neylesin
(Nef'î)
Dil verdiğimiz yâre nigâh-ı gazâbından
YanıtlaSilTasrîha mecâl olmadı îmâ ile geçdik
(Nâilî)
Bende yok sabr u sükûn,sende vefâdan zerre
YanıtlaSilİki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre
(Nâbî)
Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz.
YanıtlaSilKişi noksanın bilmek gibi irfân olmaz.
(Tâlib)